Sayfalar

3 Eylül 2011 Cumartesi

Viyana-2

Viyana'nın yıldızlarını keşfetmeye devam ediyoruz...

BELVEDERE: 

Habsburg Generallerinden en ünlüsü olan Prens Eugene (Öjen okunur), İspanya Veraset  Savaşı'ndaki zaferleri karşılığında ödül olarak aldığı parayla Yukarı ve Aşağı Belvedere olmak üzere iki güzel saray yaptırmış. Bu saraylar, Lucas Von Hildebrandt tarafından 1714-1723 yılları arasında prens için yazlık konut olarak inşa edilmiş.



Yukarı Belvedere Sarayı ve Bahçesi

Unutmadan belirtelim ki, Prens Eugene, 1683 yılında Osmalıları yenilgiye uğratmış. Yukarı Belvedere'nin ön cephesi, çok geniş bir girişe hakim ve kubbeli bakır çatıları, prensin zaferinin simgesel bir yansıması olarak Osmanlı Çadırlarına benziyor. 


Yukarı Belvedere Sarayı

Biz kapanış saatine denk geldiğimiz için sarayların içini gezemedik ama her iki sarayın içi, özellikle Aşağı Belvedere'nin içindeki aynalı salon, Limonluk ve bahçeler mutlaka görülmeli. 


Sarayın Süslemeleri

KUNSTHISTORISCHES MUESUM (GÜZEL SANATLAR MÜZESİ): 

1891 yılında açılan bu müze, mimarlar Karl Von Hasenauer ve Gottfried Semper tarafından İtalyan Rönesans üslubunda yapılmış. Müzede başta eski ustalar olmak üzere, heykel ve dekoratif sanatlar, Mısır, Antik Yunan, sikke odası gibi dünyanın en önemli ve etkileyici koleksiyonları sergilenmekte.


Güzel Sanatlar Müzesi

Binanı dışı kadar iç dekorasyon ve süslemeleri de çok etkileyici.


Müzenin içinden bir görünüş


Özellikle eski ustalar koleksiyonunu seyrederken gerçekten insanın nefesi kesiliyor. Altta Rembrandt'ın büyük otoportresini görebilirsiniz. Usta ressam, çevresindeki herşeyi koyu renklerle ve kendi yüzünü aydınlık olarak tasvir ettiği bu yağlıboyayı 1652 yılında yapmış.


Rembrant'ın kendi portresi




Ustalar Koleksiyonu


MUSEUMSQUARTIER: 

Burası dünyanın en büyük müze komplekslerinden birisi. İmparator VI. Karl tarafından sipariş verilen ve 1725 yılında tamamlanan ahırlar, 1918 yılında bir sergi mekanına dönüştürülmüş. Kompleks günümüzde Kış binicilik Okulu, Leopold Müzesi, Modern Sanat Müzesi, Viyana Mimarlık Merkezi ve çeşitli sergilerin yer aldığı altı adet avluya ev sahipliği yapmakta. Kompleks içindeki müzelerin saatlerinin farklı olabileceğini unutmayın...


Museumsquartier

BURGTHEATER: (BURG TİYATROSU) 


Burası Almanca konuşulan dünyada inşa edilen ilk tiyatrolar arasında yer almakta. Rönesans tarzı ön cepheye sahip olan bina, 14 yılda tamamlanmış.




Burgtheater

PARLAMENTO BİNASI:


Bu etkileyici yapı, demokrasinin beşiğini kutlamak için Yunan tarzından esinlenen mimar Theopil Von Hassen tarafından tasarlanmış ve Yunanlı filozofların ve düşünürlerin heykelleri sıralanmış.


Parlamento Binası

HUNDERTWASSERHAUS: 

Belediyenin sıkıcı ve sıradan toplu konutlarını bir düşünün. Onları sıradışı bir sanatçının ellerine teslim ederseniz ne olur? Amacını doğa ile insan arasındaki uyumu bulmak olarak ifade eden Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser, bugün 50 dairede yaklaşık 200 kişinin yaşadığı bu binaları bir oyun gibi tasarlamış. Balkon ve çatılardaki ağaç ve çalılar, doğayı kent sakinlerine yaklaştırıyor. Gerçekten suluboya bir tabloyu andıran bu yapı, şehrin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri haline gelmiş.




Hundertwasserhaus

Viyana, gerçekten harika bir şehir. Bu şehri gerçek anlamda keşfetmek istiyorsanız, en az 3-4 gün ayırmalısınız çünkü bir müzesini gezmek bile 4 saatinizi alabiliyor. Budapeşte, Viyana, Prag üçlüsü içinde hangisini en çok beğendiğimi sorarsanız, Prag'ın dünyada eşi benzeri olmayan  panaromik görüntüsüne rağmen size Viyana derim. 

Buraya koyamadığım Schönbrunn Sarayı, Kalskirche Kilisesi ve Sezession Binası da mutlaka görülmeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder