Bugün çoğu pazar yaptığım gibi gazetelerin İK eklerini şöyle bir karıştırdım ve yeni yılda İnsan Kaynakları açısından trendlere göz attım. Yeni yılda şirketler sosyal ağlardaki uygulamalarına özel bir önem verecek. Hatta sosyal ağlar yüzünden insanların bir yerden sonra e-mail olayını bırakacakları ve tamamen bu ağlar üzerinden haberleşecekleri öngörüsü de var. İş ilanları görüntülü olacak ve şirketler de blog tutmaya başlayacak. Yetenek savaşları da kızışacak.
Sayfalar
26 Aralık 2010 Pazar
12 Aralık 2010 Pazar
Apple'dan Macbook Eco
Bir Mac kullanıcısı olarak bu habere kayıtsız kalamazdım. Apple 2015'de çok daha çevreci bir Macbook piyasaya sürecek. Macbook ECO. Solar boya ile kaplanacak olan ürün, bu sayede güneş enerjisini kullanabilecek. Aynı zamanda tuşlara basıldığında çıkan kinetik enerji ile de şarj olabilecek. Ee daha ne olsun?..
Kaynak:jokerblog.net |
9 Ekim 2010 Cumartesi
Editors'den sonra HURTS!
New wave'i ve indie grupları seviyorum. Çok yakından takip edemesem de geçtiğimiz yıldan bu yana en çok beğenerek dinlediğim parça, İngiliz indie-rock dörtlüsü Editors'un Papillon adlı single'ı idi. Hani şu klibinde herkesin durmadan koştuğu parça...
Şimdilerdeki favorim ise müzik kanallarında klibi sıkça dönen Hurts'den - Wonderful Life. Parçanın girişi Depeche'in `Here is the house` una çok benziyor. Müzikaliteleri yüksek ve oldukça da cool bir solistleri var. Hele bir de 7 Kasım gecesi dağıtılacak olan MTV Avrupa Müzik ödüllerinde aday oldukları 'Best Push Artist' ödülünü alırlarsa değmeyin keyiflerine..
Şimdilerdeki favorim ise müzik kanallarında klibi sıkça dönen Hurts'den - Wonderful Life. Parçanın girişi Depeche'in `Here is the house` una çok benziyor. Müzikaliteleri yüksek ve oldukça da cool bir solistleri var. Hele bir de 7 Kasım gecesi dağıtılacak olan MTV Avrupa Müzik ödüllerinde aday oldukları 'Best Push Artist' ödülünü alırlarsa değmeyin keyiflerine..
30 Eylül 2010 Perşembe
Geleceğin Kısa Tarihi
Kitabın yazarı Jacques Attali önemli bir insan. Neden mi? Çünkü öğretim üyesi, yazar ve devlet onursal danışmanı gibi sıfatlara sahip. Ancak bence en önemli özelliği bir fütürist olması. Bir Depeche Mode hastası olarak grubun DVD'lerinden birini seyrederken bir de baktım ki karşıma Attali çıktı. Meğerse grubun plak şirketi Mute Records'un Fransa'daki sahibiymiş. Kendisine olan hayranlığım daha da arttı tabii.
Kitaba gelince çeviri zorluğundan olsa gerek, dili ağırlaşmış. 2 bölümü sevdim: Birincisi geleceğe bakabilmek için önce insanlık tarihine uzanıyor yazar ve homo sapiens'in hikayesini çok güzel özetliyor. İkincisi de ülkemiz hakkında öngörüleri. Yazara göre, 'Geleceğin tarihi, Türkiye'yi su, petrol, göçler, kadının konumu konularındaki en büyük koz kılmaktadır. Eğer Türkiye bu sorunları çözmesini bilirse, son derece vaatkar bir geleceğe kavuşacaktır'..
28 Eylül 2010 Salı
Doğa Yürüyüşü, Berçin Çatak Yaylası
İlk doğa yürüyüşümüzde 19 kilometrelik bir parkuru tercih etmemizin özel mantıklı bir sebebi yok:) Yürüyüş tam 6 saat sürdü ve biz de bittik. Geçen sene bu yürüyüşte yağmur yağmış ama bizde 30 derece sıcak vardı ve su stoklarımız ancak yetti. Kısacası gerçekten maceralı bir yürüyüş oldu...
26 Eylül 2010 Pazar
Kalkan'da yaptığım mozaik pasta
Bu yaz Kalkan'da Sevgili Nazik'i kırmayıp mutfağa girdim ve resmini gördüğünüz mozaik pastayı yaptım. Tarifi de çok kolay:
2 küçük paket sade pötibör bisküvi (500 gr)
1 su bardağı şeker
4 yemek kaşığı kakao
1/4 margarin
1 yumurta
İsteğe göre hindistan cevizi
Bisküvileri toz olmayacak kadar küçük kırın. Margarini erittikten sonra tüm malzemeleri karıştırın. Sonra yüksek ateşte 5 dakika boyunca sürekli karıştırarak pişirin. Sıcak karışımı bir poşete sarıp dolaba kaldırın. Yeterince katılaşınca üzerine hindistan cevizini serpin. Afiyet olsun...
21 Eylül 2010 Salı
Kız Kumu
Marmaris'e 1,5 saat mesafede Orhaniye mevkiinde doğal bir oluşum Kızkumu. Dizinizi geçmeyen bir derinlikte denizin ortasında yürüyebiliyorsunuz. Koyun denizi oldukça güzel ve birçok güzel teknenin demirlemiş olduğunu gördüm ancak kalabalık ve gürültülü bir yer. Yüksek sezonda değil de biraz daha sakin bir zamanda daha keyifli olur sanırım. Datça-Marmaris tarafına tatile giderseniz, en azından hayatınızda bir kez görün derim.
20 Eylül 2010 Pazartesi
Atlas'da yayınlanan yazım
Atlas Dergisi'nin web sitesinde yayınlanan yazımı aşağıdaki linkte bulabilirsiniz. Keşfetmek için bakmaya devam...
http://www.kesfetmekicinbak.com/atlascilar/okurlardan/10290/
19 Eylül 2010 Pazar
Nokia Netbook Pazarında!
Kaynak:www.nokia.com |
Nokia, 'Booklet 3G mini' adını verdiği cihazı ile netbook piyasasına giriyor. Ürünün bence en can alıcı özelliği, 12 saate kadar dayanabilen batarya süresi. Ayrıca 3 adet USB ve HDMI girişi ile Ovi Maps servisiyle uyumlu çalışan entegre bir A-GPS'e sahip olması da dikkat çekici. Tek kusuru HDD'nin standart 120 GB olarak gelmesi. Avrupa satış fiyatının 500 küsür euro civarında olacağını duydum. Yakında satışa çıkacak sanırım.
16 Eylül 2010 Perşembe
Küçük Arı
Yazar Chris Cleave'in bu kitabı bu senenin en çok okunanlarından oldu.Yazarın ilk romanı aslında bol ödüllü 'Incendiary'. 20 ülkede basılan kitap bildiğim kadarıyla ülkemizde henüz çevrilmedi. Kitap, 10 yaşında Nijerya'lı bir kızın, Londra yakınındaki bir mülteci kampından kaçıp bir İngiliz çiftin yanına sığınması ile başlıyor ve olaylar ilginç bir şekilde gelişiyor.
Birçok foruma göz attım ve kitap genelde sıkıcı bulunmuş ama ben zevkle okudum. Bence dikkat çeken tarafı, erkek bir yazarın adeta bir kadın duyarlılığı ile yazması... Tavsiye ediyorum.
Örnekköy Altınpark Cafe&Restaurant
Burası açılalı aslında bir yıldan fazla olmuş ama ablam da yeni keşfetmiş ve bizi kahve içmeye götürdü. İzmir Körfezi tamamen ayaklarınızın altında olduğu için İzmir'in Pier Loti'si olmaya aday olduğu söyleniyor. Manzara seyretmek için restaurant kısmına oturduk ve dondurma yemek istedik. -Saat 14'de İzmir gibi bir yerde- Dondurmanın kalmadığını dolayısıyla frozen içecekleri de olmadığını söylediler. Al bakalım dakika bir gol bir:) Yemeklerini tatmadım ama ablam iftar yemeğini fena bulmamış. Manzarası için bir de gece denenebilir.
13 Eylül 2010 Pazartesi
Şeflerin Şefi: Alain Ducasse
Foto kaynak: ascilardunyasi.com |
Bu sevimli adam, Fransa'nın yetiştirdiği en önemli şeflerin başında geliyor. Takma adı “The Michelin Man” çünkü aynı anda 6 Michelin yıldızına sahip tarihteki tek şef olmayı başarmış. Peki, kendi ismini taşıyan donmuş gıda ürünleri, araştırma enstitüsü ve şef okulu olan bu ultra gastronomik insan ne yer ne içer acaba? Favori mekânlarından birinin New York'taki Xie Xie adında küçük ve mütevazı bir sandviç dükkânı olduğunu öğrendim. Buradaki favorisi ise Vietnam usulü zerdeçal ile marine edilmiş tilapia balıklı sandviç. Bu durumu, gerçek lezzetin her zaman da parayla alakalı bir şey olmadığının bir kanıtı olarak yorumluyorum. Yeri gelir basit ama taze bir salata veya bol malzemeli bir kumru sandviç aklınızı başınızdan alabilir…
12 Eylül 2010 Pazar
Yeni başlayanlar için Bodrum
Yarımada'da ne yapılır'ı anlatmaya kalksak koskoca kitap olur. Bu yüzden en iyisi yurtdışı turlarda olduğu gibi önce kısa panaromik turlarla şöyle bir gezmek ve notlar almak. Daha sonra bu notlar doğrultusunda detaylı keşifler yapabilirsiniz. Bizim öncelikli hedefimiz hemen her yerden denize girmekti ve bazen bir günü iki ayrı beldede geçirdik. Önce Bitez ile başladık. Sakin bir yer ve bayağı uzun bir sahili var. Koy, korumalı olduğu için deniz çarşaf gibiydi. Gümbet eskiden Bodrum'un incisiymiş ama kalabalık, turistler ve su sporları derken eskiden mavi bayraklı olan denizinin bayağı bir kirlendiği söyleniyor. Denizin tadı yok. Yalıkavak'da bizim gittiğimiz sahil küçük, sessiz ve sakindi ama bayağı bir rüzgar vardı. Denizi vasat ama özellikle esnaf lokantaları harika. Gölköy'ün denizi bayağı güzel. İnsanlar genelde Beach Club'ların kendi iskelesinde güneşlenip yine iskeleden denize girebiliyor. Türkbükü için söylenecek fazla birşey yok. Bodrum'un Saint Tropez'i. Gölköy ve Türkbükü yanılmıyorsam aynı idareye bağlandığı için artık adı Göltürkbükü olarak geçiyor. Burada vakit geçirecekseniz şiş bir cüzdanla gitseniz iyi olur. Turgutreis özellikle apart otelleri tercih edenlerin gözdesi. Biz genelde tercih edilen Akyarlar tarafına değil de öbür tarafa uzanıp Şevket Sabancı Caddesi'nin olduğu sahilden denize girdik. Gümüşlük ise bence denize girmek için değil yelken yapmak ve Tavşan Adası'na nazır restoranlarında balık yemek için ideal bir yer. Tabii Türkiye'de gün batımının en güzel seyredilen yerlerinden biri olduğunu da unutmamak lazım. Turgutreis'den Akyarlar istikametine gelirken biraderimin tavsiyesi üzerine Meteor Beach club'da kısa bir mola verdik. Palmiyelerin gölgesinde dinlenip plajda gözleme ve lokmanızı yiyebileceğiniz şirin bir mekan.
Bitez |
Bitez |
Gümbet |
Yalıkavak |
Gölköy |
Türkbükü |
Turgutreis |
11 Eylül 2010 Cumartesi
Tuhaf
Tuhaf'ı henüz bu sabah bitirdim. "Beni hakikatler değil, tuhaf dediğimiz şeyin kendisi cezbeder" diyor Özkök ve ekliyor: "Sanki alınyazımmış gibi tuhaf olan şeyler hep beni bulur." Yazar, tuhaf olayları, yaşanmışlıkları ve hikayeleri kendi düşünceler süzgecinden geçirip bizlere naklediyor. Bana bir tek Ruhun 21 gram olması ile ilgili yazı (yakın geçmişte filmi yapılmış olduğu için olsa gerek) tanıdık geldi. Diğerleri benim için yeniydi ve ilgiyle okudum tabii.
10 Eylül 2010 Cuma
Sedir (Kleopatra) Adası
Nihayet bu yaz Sedir Adası'nı görmek nasip oldu. Adaya Akyaka Deniz Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi'ne ait tekneler ile ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca mavi yolculuğa çıkan teknelerin de mutlaka uğradığı bir yer. Adanın hikayesine gelince: "Binlerce sene önce Kleopatra ve Antonius Sezar'ın bu adada büyük bir aşk yaşadığına inanılır. Efsaneye göre, kendisiyle evlenmeyi kabul eden Kleopatra'ya bu coşkusunun hediyesini vermek isteyen Mısır Kralı Antonius, yaklaşık 3000 sene kadar önce balayını geçirmek üzere Kleopatra'yı götüreceği adaya Mısır'dan 60 büyük gemiyle çapları 1 milimetreden daha küçük ve her tanesi aynı büyüklükte olan kumları getirtti. Yalnızca Dünya'nın iki yerinde varolduğu bilinen bu özel kumun diğer özellikleri de ateşte yanıyor, sodalı suda kendiliğinden çoğalıyor ve büyüteç altında incelendiğinde hareket ediyor olmasıdır. Karbonatlı çamurun bir çekirdek etrafında birikmesiyle oluşan kumların denize kattığı eşsiz güzellikteki renk de, Ada'nın görülmeye değer olan diğer özelliklerinden biridir. Kumların bir benzerinin de Kızıldeniz'de olduğu bilinmektedir."
Kum gerçekten inanılmaz, teninize yapışmıyor. Deniz de çok güzel ama yorumların biraz abartıldığını düşünüyorum. Mavi yolculukta buna benzer koylar olduğunu biliyorum. Bir Çeşme Kum Beach'in denizi de burdan aşağı kalmaz bence. Tabii ki tüm bunlar bu adanın mutlaka görülmesi gerektiği gerçeğini değiştirmez. Adadaki kafeteryada yeme içme için kuyrukta sağlam bir sıra bekleyebilirsiniz. Kumun eksilmemesi için kumsalda ip çekilerek ayrılmış kısma geçmek yasak ama yurdum insanı güneşlenme bahanesi ile adeta fotofinish'e giren atlet gibi kafayı uzatıyor bu alana. Oradaki güvenlik görevlisine sabır diliyorum:) Ayrıca duş almak da mecburi. Adaya giriş kişibaşı 20 TL. Girişte geçici olarak müze kartı da temin edebiliyorsunuz.
9 Eylül 2010 Perşembe
Mutfak Sırları: Aşçılık Dünyasından Mahrem Maceralar
Amerikalı şef Anthony Bourdain, best seller olan bu kitabı ile ününe ün kattı. Kendisi Travel Channel kanalında ‘No Reservations’ isimli çok seyredilen programı yapıyor ve 2009 yılı ramazan ayında İstanbul’da çekilen bölümü netten bulup seyredebilirsiniz. Kitabı adeta bir casus romanı gibi bir solukta okudum. Biliyorsunuz Amerikalılar abartmayı severler. Kitap biraz abartılı bir anlatıma sahip ama belki de onu eğlenceli yapan da bu. Mutfaktaki çılgın ve yorucu tempoyu, entrikaları, şeflerin birbirinden eleman çalmalarını gayet doğal bir şekilde anlatıyor. Benim en çok hoşuma giden kısımlar, iyi bir aşçının sürekli elinin altında olması gereken malzemeleri ve bıçak seçimi konusundaki tavsiyeleri anlatan bölümler oldu. Herkese tavsiye ediyorum.
8 Eylül 2010 Çarşamba
Biz erkekler!
Biz erkeklerin güzel bir buket çiçek yaptırıp eşimize götürme konusunda çoğu zaman -nasıl desem, ihmalkarlık mı veya üşengeçlik mi?- pek de iyi olmadığı ortada. Eşime resimde görebileceğiniz buketi verdim ve hemen suya koyduk. Şu an salona ayrı bir hava katıyor:)
Unutmayın, buket sıradan bir günde ve onun beklemediği bir anda verilmeli ki sürprizi büyük olsun.
6 Eylül 2010 Pazartesi
U2 360 Tour İstanbul Konseri
Bono ve tayfası nihayet İstanbul'da ve yıllardır süren özlem sona eriyor. Konu U2 olunca olayın mana ve ehemmiyetini bence en iyi Kanat Atkaya açıklar. 'U2'yu niye sevmeliyiz?' diye her zamanki gibi keyifle okuduğum bir yazı kaleme almış. Bir U2 konseri dünyanın her yerinde gerçek bir olaydır ve sırf 'oradaydım' demek için gitmek icap eder.
Bu satırların yazarı da, Elevation Tour kapsamında Dallas'ta kendilerini canlı seyretme şansına nail olmuş fanilerden biridir:)
İşte bu da benim U2 Top 5 listem:
- with or without you
- new years day
- one
- mysterious ways
- vertigo
5 Eylül 2010 Pazar
Çatıda inovasyon
Bence günümüzdeki en önemli sosyal sorumluluk, doğayı korumak ve dünyayı daha yaşamaya değer bir yer kılmak.
Bu konuda Alman Zinco firmasının verdiği hizmet ilgimi çekti. Çatıları bitkilerle kaplamak... Ekolojik çatılar, estetik olmanın yanısıra ses ve ısı yalıtımı sağlayarak size tasarruf ve temiz bir hava sağlıyor.
Nedir bu 'Bozguncu' İnovasyon?
Ünlü guru Clayton Christensen, müşterilerin yaşantısındaki değişikliklerden daha hızlı inovasyon yapanlar için, “bozguncu inovasyoncular” tanımını yapıyor ve bu şirketlerin geleceği şekillendireceğini söylüyor.
Sağlık sektöründen de bir örnek veriyor:
Minnesota kökenli MinuteClinic, perakende mağazalar içine yerleştirilmiş kiosklarda pratisyen hemşirelerce sağlanan hızlı ve uygun sağlık hizmetini piyasaya sürüyor. Yaratıcı değil mi?..
4 Eylül 2010 Cumartesi
DATÇA: Cennetten bir köşe
'Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse Datça Yarımadası'na bırakır' demiş Strabon (Yunan tarihçi ve filozoftur kendisi ve dünyanın ilk coğrafyacısı kabul edilir).
Gerçekten doğanın hiçbir güzelliğini esirgemediği, sessiz sakin bir yer. Bodrum'dan sonra bünyeye ilaç gibi geliyor. Merkezde marinaya çok yakın Bora Hotel'de konakladık ve memnun kaldık. Datça'da sezon 3 ay olduğu için önceden rezervasyon yapmanızda fayda var.
Yarımadanın her yeri çok güzel ama ben özellikle Eski Datça'yı beğendim. Daracık kaldırımlarda gezinirken, köy kahvesinde dinlenirken veya rüzgarla salınan badem dallarını seyrederken zaman sanki duruyor. Can Sokak, adını tabii ki Can Yücel'den alıyor. Üstad, sokağın tabelasını kendi elleri ile çakmış. Girişteki Kayra Çay Bahçesi'nde yöreye özel bitki çayları olan narpuz ve karabaşın tadına bakıyoruz.
Datça 3B ile ünlü: Bal, badem ve balık... Burası Türkiye'nin en çok badem üretilen yöresi. Tam 36 çeşit badem türü yetiştiriliyor. Nurlu badem denilen cins, diğerlerinden daha iri ve lezzetli. Bu yüzden üreticiler daha çok getirdiği için bu türü satıyorlar ve kendileri ak badem ve sıra bademi tüketmeyi tercih ediyorlar. Eğer üşenmezseniz Sındı Köyü'ne uzanıp Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nin kimyasal ilaç kullanılmamış doğal bademlerinden temin edebilirsiniz. Badem o kadar yaygın ki çoğu yemekte de kullanılıyor.
Bala gelince, Marmaris youlu üzerinde Bayır Köyü'nden almaya bakın. Bulabilirseniz özellikle eylül ve ekim aylarında üçüncü hasat kekik balı alın.
Datça'yı görür görmez Strabon'a hak verecek ve dönmek istemeyeceksiniz.
Datça'yı görür görmez Strabon'a hak verecek ve dönmek istemeyeceksiniz.
Solda narpuz sağda karabaş çayı |
MUTLAKA YAPIN
Limanda ve hemen bitişiğindeki Ilıca Gölü'nde yüzün.
Tekne turu alıp Knidos antik kentini görün ve koylarda (Hayıtbükü-Palamutbükü vb.) yüzün.
Badem (bulabilirseniz iri Nurlu Badem cinsini), bal, balık ve lokmasının tadına bakın.
Sahildeki çay bahçelerinde oturup güneşin batışını seyredin.
Sahildeki dondurmacıda gerçek dağ sahlepli dondurma, karavan balıkçı'da balık ekmek yiyin. Yine sahilde haşlanmış süt mısırın tadına bakın. (Eşim çok beğendi:)
Merkeze 8 km uzaklıktaki Kızlan Köyü yakınlarındaki yel değirmenlerini görün.
Koruma altındaki bir fosil kumulu olan doğal harika Gebekum'u görün.
Knidos'a gelmeden önce şirin bir köy olan Yazıköy'ü görün.
Eski Datça: Can Baba'nın yarım kalmış şarabının sergilendiği Kayra Çay Bahçesi'nde taze bitki çayları için. Yaşadığı evi, sokağı ve kütüphaneyi görün. Begonvillerle süslü evlerin arasında daracık Arnavut kaldırımlarında yürüyüş yapın. Bunalınca da bir naneli zencefilli limonata ile serinleyin.
Cenk'in Harikalar Kumpanyası: cafefernando.com
Cenk Sönmezsoy... O bir yemek düşkünü, o bir sanatçı, o bir blog yazarı. Tabii onunkine blog demek biraz haksızlık olur. Mükemmel tarifler, harika resimler... Her ay 250 bin kişinin okuduğu bir blog yaratmış. Eylül 2011'de yemek kitabı da yayınlanacak. Aşk, sabır ve emek ile yapılan her işin başarıya mahkum olmasının bir kanıtı bence yaptıkları, kalemine sağlık Cenk...
3 Eylül 2010 Cuma
Datça Tekne Turu
İki tip tur var. Uzun tur Knidos-Palamutbükü-Domuz Çukuru-Akvaryum rotasını izliyor ve 09:45'de çıkıp 19:00'da geri dönüyorsunuz. Kısa tur ise Dilek Mağarası-Domuz Çukuru-Hayıtbükü(Mesudiye)-İnceburun-Akvaryum-Kargı rotasını izliyor ve uzun turdan bir saat daha kısa sürüyor. Biz aslında uzun turu almak istedik ama o gün şansımıza yalnızca kısa tur vardı. Datça'nın kendi plajı da harika olduğu için tekne turu beni Bodrum'da olduğu kadar etkilemedi açıkçası. Bir de Bodrum'da çoğu teknede tavuk servis edilirken bu turda balık verilmesi makbule geçti. Marinadan ayrılmamızdan kısa bir süre sonra aşağıda görebileceğiniz daha önce çok rastlamadığım tipte güzel bir gemiyi fotoğrafladım...
CEO'luğa Uzanan Yol
32 yıllık bir iş deneyimi. 71 Tane anekdot. Türkiye'nin en büyük firmalarında tepe yönetici olarak çalışan Tufan Darbaz'ın kitabını keyifle okudum. Olayları akıcı bir dille anlatıyor ve her anektodun sonunda bize birbirinden değerli hap bilgi ve tavsiyeler sunuyor. Benim en sevdiklerimden birisini buraya aktarayım:
'Büyük maçlar, büyük oyuncularla kazanılır'.
Kendisine buradan sağlık ve mutluluklar diliyorum...
2 Eylül 2010 Perşembe
Bodrum Tekne Turu
Yarımada’nın her yanı ayrı bir güzellik olduğu için aslında her belde de farklı bir tekne turu almak gerekiyor. Biz vaktimiz olmadığı için Bodrum Merkez’den kalkan tura katıldık. Sırasıyla Akvaryum, Büyük Poyraz, Küçük Poyraz, Yalıçiftlik ve Kargı’ya uğradık. Koylar gerçekten muhteşem. Fethiye-Demre arasında mavi tura çıkmış birisi olarak söylüyorum bunu. Bodrum’un içindeki plajlar ile mukayese kabul etmez. İlk durak olan akvaryum bayağı bir soğuk, suya atlar atlamaz adamakıllı ayılıyorsunuz:) Yalıçiftlik de karadan ulaşımı olan ve son derece sakin plajı ile dikkatimi çekti diyebilirim.
31 Ağustos 2010 Salı
CEO Olmanın Yolları
Kitabın özgün adı ‘it takes a CEO’ ve bir ‘business bestseller’. Bana çok akıcı gelmedi ama Amerika gibi bir ülkede CEO’luk yapmanın ne demek olduğunu anlatması bakımından ilginçti. Beş ayrı medya şirketine başkanlık etmiş olan Hindery, temel olarak şunu vurguluyor: ‘sorumluluklarınızın farkına varın ve bunları yerine getirin.’
Yazar, Amerika’daki işsizlik, sağlık hizmetleri, sigorta, aşırı tüketim gibi sorunlara vurgu yapıp, çözüm için reçeteler sunuyor. Son olarak da bir CEO olmak için gereken nitelikleri sıralıyor: kültür ve vizyon, meraklı bir akıl, dürüst ve etik olmak, sabırlı ve kendine güvenli olmak...
Kimler CEO olmamalı sorusunun cevabı ise ona göre basit: Binlerce belki de on binlerce kişinin sorumluluğunu almaya hazır mısınız? Cevabınız hayırsa başka bir iş bakın...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)